TÜRK KÜLTÜRÜNE GÜZELLEME
Bir kültüre sahip olmak ne yüce şeydir! İnsanın yarattığı her eserde, attığı her adımda kendi milletinden bir parça taşıması kadar şerefli bir hissiyat var mıdır dünya üzerinde? Bir Türk’ün gerek neşesinde, gerek kederinde, doğumunda, ölümünde veya bir kırık tebessümünde sancağın al rengini ilmek ilmek işlemesi ne kadar da hoş hadisedir! Ey şu asil, nazlı hilal! Ve can yoldaşı yıldız… Ne büyük asalet sizdeki, ne büyük şeref, onur, gurur bizdeki!..
Bir başka gözde veya zihinde basit bir görünüme sahip olsa bile Türk kültürü içerisinde en büyük coşkuları, kederleri, zaferleri, acıları veyahut destanları sarıp saklar. Türkler varoluş vakitleri boyunca şereflerine tek toz tanesi kondurmamış, başlarını eğmeyi akıllarının ucundan bile geçirmemiştir. Bu şanlı ırk, kendi kültürlerini kendi tırnaklarıyla kazımış, kanla karışık gözyaşları ile asırlara akıtmışlardır. Bayrak ağlamış, millet ağlamış, vatanın tek parça toprağı ağlamış, acısını ve hürriyet sevdasını seneler, asırlar boyunca haykırmıştır. Bu şerefli mücadele nihayetinde, Türk’ün kültürü, bakışı, gülüşü, yüreği Türk olmuştur. .
Türk danslarından başlayalım. Dans, Türk kültüründe oldukça geniş bir yer kaplar ve Anadolu’nun her bir köşesi başka gerçekleştirir bu sanatı. Hırçın Karadeniz dalgalarını bir hışımla çarpar koskoca kayalara. Üzerinden bir yabancı geçti mi perişan olur, kederinden döver eskice limanları. Tanıdık olmayan, kirli çizmeler bastı mı dağlarına bir fena olur, hüzne bürünür Karadeniz. Poyrazları bir keskin eser, boranları parçalar etrafı. Ordu’dan, Rize’den, Samsun’dan efeler, yiğitler, mertler tutuşur da el ele, bir horon teperler. Yeniden yaşam verirler Karadeniz’in feryatlarına, çırpınışlarına. Kapkara keskin kayalar bir parça kumaş oluverir de sarılır bir yiğidin beline. Denizin bembeyaz köpükleri dolanır da sarmalanır kollarına. Haşin yel dolup taşar yüreklerine. Yaralı bir kısrak misali şaha kalkar çamların karlı dalları, limanların yaş ve soğuk tahtaları. Tıpkı Orta Asya’daki atalarımızın milletçe direnişi ve kutlu yaşantısı gibi.
Ege’nin de bir zeybeği vardır. Yaman delikanlılar, efeler oynar. İzmir’in sokaklarına, zeytin yaprağı değil de kan döküldüğü vakit, korkmayan, kaçışmayan efeler oynar. Açar kollarını tüm Ege’ye, başlar çizmelerini Türk’ün toprağında ağır ağır gezdirmeye. Bir göğüs gerer rüzgara tıpkı üç beş vatan düşmanına gerdiği gibi. İzmir’in masmavi denizi dile gelir. Yiğide kuşak olur, kumaş olur. Sapsarı güneş bir hoş gelir. Yiğide boy olur, pos olur. Zaman geçer, gün akar, Türklerdeki adet bitmez. Ege’nin efeleri evvel de efedir şimdi de.
İç Anadolu kaşık oynar sessiz sakin. Kimisi halay tutturur davullar zurnalarla, yerinde duramaz. Herkes bir başka oynar, başka yapar lakin Türk kültürü adı altında yapar. Sevincini de kederini de zaferini Türk’le yaşar. .
Edebiyatımız vardır mesela. Bir kelamı yine bir Türk alır, gerek kederiyle, gözyaşlarıyla yıkar, gerek sevinciyle, tebessümleriyle yeşertir, gerek öfkesiyle kırar geçer. Her Türk yazar, şair, ozan, her vakit Türk’ten bir parça taşır eserlerinde. Hiçbir vakit kendi milletinin yaşanmışlıklarını unutmaz ve her daim diri tutar.,
Halkı, vatanı, halkın koca çilesini, tek avuç toprağın kederini, bir dağın acısını, sancağın ümidini, bir kınalı şehidin tek damla kanını, yetim kalmış bir garibin acıyla bir olup ağzının kenarından akan tebessümünü, evlatlarını vatan yollarında kurban vermiş bir ananın gözyaşını, cepheye yolladığı eşini boynu bükük bekleyen bir genç kızın al yazmasını, kendi sırtındaki tek parça çapıtla cephane örten anaları, silaha sarılan oğulları, yokluk çeken garibanları, vurulan kahramanları her daim diri tutar. Her kelimesinde gizler, her yazısına sarmalar.
Müziğimiz vardır eşi benzeri olmayan. Bizde sanatkâr tükenmez. Seneler, onlarca, yüzlerce de olsa sanat ruhu hiç tükenmemiştir. Sanatkâr olabilmek için öyle yüksek mertebelerde olmaya da ihtiyaç yoktur. Bazen doğuda, dağlarda bir genç dans ettirir bağlamasının tellerini, bazen kuzeyde, yeşillerde bir kız çığırtır kemençesini. Bazen bir sahnenin ortasında ud çalar birileri, bazen bir kahvede kanun, meçhul biri. Ama herkes aynı türküyü söyler. Herkes aynı notayı bağırır kimi yollarda kimi gecelerde kimisi de baharlarda. Hepsi de bir Türk’ün bağrından çıkıverir. Ne bir fötr şapkalı anlar ne bir kumaş pantolonlu. Bir türkünün sakladığı hissiyatları yalnızca bir Türk hissederdi sonuna kadar. O ıslak toprak kokusu, yar hasreti, memleket sevdası… ***********************************************
Türkler var oldukları her an tarihin satırlarını bir bir doldurmuşlardır. Asırlar boyu hakimiyetini sürdüren Türkler hiçbir vakit tarih sayfasından silinmeyi aklından dahi geçirmemiştir ve Türkler yaşam felsefelerinde hürriyetten başka bir yaşam düşünmemişlerdir. Bu asil kanı tanıyan hiçbir zat başka bir otorite altında ezilmeyi kabul etmez. Türk milleti akrep gibidir. Ya zafer, ya istiklal, ya da ölüm! Nice Mehmet’ler istiklal uğruna gemileri karadan yürütmüş, nice Yavuz’lar ak atlarını tozlu yollarda şaha kaldırmış, Fahrettin’ler çöllere başkaldırmış, Mustafa Kemal’ler küllerden yeniden tutuşmuştur. Türk çocuğu hiçbir vakit kendi kültüründen ayrılmayı, bir başka kültüre girmeyi, boyunduruk altına alınmayı kabul etmemiştir. Yaşamlarını daima hür yaşamaya odaklamış ve dik duruşlarından ödün vermemişlerdir.
Çünkü Türk olmak bunu gerektirir. Türk’ün kültürüne, geleneklerine sahip olmak onları her koşulda koruyup kollamayı gerektirir. Bu milletin evladı kültürünü unutmaz. Unutmamalı. Bu vatanın öz çocuğu, bir kurt edasıyla yaşar tüm hayatını. Evcilleşmez, kültürünü unutmaz, emir altına girmez. Boran yiyorsa eğer bir dağın başında, bir in eşlik ediyorsa soğuk macerasına, orayı yurt bilir. Kimselere yar etmez. Çakal bilmez, sırtlan bilmez, kurt bilir. Türk bilir. Sahip olduğu eşsiz kültürı, asil sancağı, temiz toprağı bilir.*********************************.
Ne mutlu sahip çıkanlara, ne mutlu bilenlere, hatırlayanlara, sevenlere, âşık olanlara ve sevdalananlara. Ne mutlu yüreklerini dondurmayanlara, dolduranlara, vatanla, milletle, Allah’la, aşkla dolduranlara! Ne mutlu hür olana, bahtiyar olana, yaman olana, ne mutlu Türk olana! Ne mutlu Türk’üm diyene ve Türk Kültürüne sahip çıkana!
Adres:
Kışla Mahallesi DSİ TOKİ Konutları 4525 sokak YÜREĞİR / ADANA
Telefon
0322 344 24 28